İsmet ŞAHİN  

Alt Avrupa Turu 

ENGLISH

Ne büyük bir heyecan, ne çok hazırlık. Saçlarımı kestirdim. Dünya kadar elbise aldım yanıma. 14 Temmuz 2016 yola çıktım. Önce Edirneye gidip geceyi orada geçirmek ve sabah çok erken Kapıkuleden Bulgaristana girmek ve Plovdiv’e bir an önce ulaşarak daha çok dolaşabilmek istedim. 


Edirne’de gece uyuyamadım sabah 4 civarı kalktım ve artık dayanamıyordum, eşyalarımı toparladım, yan çantaları bile söküp otele almıştım, çantaları tekrar takıp karanlıkta yola çıktım. Sabah 5 gibi ilk kez motorla sınırı geçtim. Bundan önce hep havaalanlarından yurtdışına çıktığımdan süreci merak ediyordum. Fakat nasıl olduğunu bile anlamadan sınırları geçtim ve Bulgaristan’ daydım. Hava yeni yeni aydınlanmaya başlamıştı.


Türkiye’nin kalabalığından, trafiğinden çıktıktan sonra Bulgaristan hele de sınıra yakın yerleri çok ıssız ve sessiz gelmişti. Plovidv’ e vardığımda sabah 7.30’ du ve otelde odam henüz boşalmamıştı. Eşyalarımı bırakıp, üstümü değiştirip çıktım. Önce bir fırından çörek ve kahve almıştım. Çünkü hiç bir şey yememiştim. 

Çocukluğumdan beri hayalimdi, motorsikletle dünyayı gezmek. Nereden başladı bilmiyorum, ya bir filmde görmüşümdür, ya bir kitapta okumuş ya da bir arkadaştan dinlediğim bir hikaye olabilir kaynağı. Fakat toplumun önünüze koyduğu bir hayat var, okuyacaksınız, askere gidecek, evlenecek, işe girecek, çocuk yapacak, emekliye ayrılacak, dede olacak ve öleceksiniz. Kaçamıyorsunuz size çizilen yoldan. Bu nedenle çok beklemem gerekti. Şartlar olgunlaşınca ve ben bir kalp rahatsızlığı geçirince artık zamanı geldi dedim. Önce enduro bir motor aldım. Sonra planlar planlar.

Önce Avrupaya gitmek istiyordum. Bir kaç ay plan yaptım. İtalya’ya kadar gidecek 10-15 gün orada gezecek ve feribotla Arnavutluk, Tirana geçecek ve dönecektim. 


Rota oluşturdum, Edirne, Plovdiv, Sofya, Belgrad, Budapeşte, Viyana, Lubyana, Venedik, Bolognas, Floransa, Roma, Napoli, Bari, Durres, Tiran, Üsküp, Selanik ve Türkiye.  33 gün ve 10000km. 


Hazırlıklar yaptım, o zamanki aklımla ve deneyimimle, motorsiklet kıyafetleri, bot, yağmurluk ve kıyafetler. Şimdi hatırlayınca kendime gülüyorum çünkü hepsi hayal kırıklığı yarattı. Yağmurluk ıslattı, Bot üşüttü, Elbise rahatsız etti. 

Navigasyon her zaman gideceğiniz şehrin merkezine götürür, özel bir adres yazmamışsanız. Bende Plovdiv’de “old city” denilen eski şehrin merkezine gelmiştim. Otelim de yakın bir yerdeydi. Soluk soluğa şehri gezdim. öğleden hemen sonra gezim bitmişti. Bu arada eski şehirde antik bir anfi tiyatro gezerken gece Pucci’nin Turandot operasının performansı olacağını gördüm. Antik bir anfi tiyatroda opera! Hayatımda hiç operaya gitmemiştim. Daha iyi bir etkinlik planım da yoktu. Bilet satın aldım. O zaman 16tl’ye denk geliyordu ve çok ucuzdu. 

Otele gittim, yerleştim, duş aldım, dinlendim, akşam erkenden çıktım yemek yedim ve operaya gittim. Muhteşem bir ambiyans. Anfi tiyatro rengarenk, Sahne ışıl ışıl. 

Operadan çok etkilendim. Sahne kenarında büyük bir tv ekranından sözler ingilice olarak geçiyordu. Oyun bulgar dilinde sergileniyordu fakat performans inanılmaz güzeldi. Bir çok sanatın bir arada oynandığı bir performans gibi. 

Şok Şok Şok. Opera bitti, kalktım çıkmak için, saat 11’i biraz geçiyordu. Tam çıkışa doğru yürürken birden onlarca Bulgarın arasında, Plovdiv Bulgaristan’da “Darbe olmuş” şeklinde Türkçe bir ses duydum. Anlamadım etrafa kulak kesildim. İleride  bir kadın kızına tekrar etti  “darbe olmuş”. Yanlarına gittim. Afedersiniz ne dediniz? Darbe olmuş diye cevapladı. Nerede? Türkiye’de! Şakamı? Hayır! Kulaklarıma inanmıyordum. Hayatım boyunca hayal etmiştim. Daha yolculuğun ilk günü olana bak! Aileme telefon açtım. Panik ve korku içerisinde onayladılar. Ancak onlar da neler olduğunu tam bilemiyor, televizyondan öğrenmeye çalışıyorlardı. Hızla otele gittim. Bilgisayarımı çıkardım. Otelin zayıf internetine bağlanarak bilgi almaya çalıştım. Ulaşabildiğim tek tük internet sitesinde darbe haberleri var ama çok fazla ayrıntı yoktu. Tüm gecede ailemle konuştum, onlardan bilgi aldım ama olayın ciddiyeti ve çapı konusunda tam emin olamadım. Sabah dönmek zorunda kalmıştım. Kurduğum hayaller, yaptığım planlar hepsi bitmişti.  Yaptığım rezervasyonlar, ödediğim otel paraları, aldığım biletler yanmıştı. Çok üzgündü. Üstelik Kızım içinde İtalyaya bilet almıştım. Ben Roma’ya ulaştığımda o da uçakla gelecekti ve biz bir hafta birlikte İtalya’da gezecektik. Kızım da heyecanla uçuş tarihini bekliyordu. Biletleri alınmıştı. Onun içinde büyük bir hayal kırıklığı olacaktı. Çok üzüldüm. Anlam veremiyordum, nasıl darbe olabilirdi. Bu bir oyun diye düşünüyordum. Bilgi de alamıyordum.

Ertesi sabah erkenden uyandım, ailemi aradım, hersey normal dediler, insanlar sokakta, dükkanlar açıldı bir sıkıntı yok. Dönsem mi devam mı etsem emin olamadım ama aileminde isteğiyle devam ettim. Sorun büyür ya da devam ederse dönerim diyerek. Sonraki durağım Sofyaydı. Sofya’ya varmam da 3 yada 4 saat sürdü diye hatırlıyorum. Planımı her sabah gün doğarken uyanmak ve günü iyi değerlendirmek üzerine yapmıştım. Bilmediğim yerlerde gece seyahat etmek istemiyordum. Öğlene doğru Sofya’ya ulaştım, otelimi buldum yerleştim ve gezmeye başladım.

Scorpıons konseri, Armec Arena, Sofya, Bulgaristan. İstanbul’un en az 5 kati kalabalık bir salonda Bulgarlarla ayni duyguları hissetmek ayni melodiyi mırıldanmak ayni coşkuyu yaşamak kesinlikle tarif edilmezdi. Bir haftada 2 kez aynı konseri izledim. Tek fark mekan ve izleyiciydi. Sıkıldım mı? Asla!


En değerli deneyimlerden biri de sosyalist Sofya’dan kalan sanat eserlerinin toplandığı müzeyi ziyaret etmekti. Aşağıda resimleri görülebilir. Sosyalist Sofya’dan kalan eserleri müzede toplamışlar. Bir çok iyikileri ve keskeleri olduğu kesin. Sorun sistemlerde degil sistemleri isleten yada isletemeyen insanların doğal içgüdüsel davranışlarında

Sofya’da tanıştığım tüm insanlar nereden olduğumu sorduklarında cevabımı duyunca yüzlerinde bir acıma ve aşağılama duygusu hissettim. Nedeni darbe teşebbüsü idi. 2016 yılı dünyasında bir ortadoğu ülkesinde darbe teşebbüsü olmuştu onlar için ve bende o ülkenin aciz vatandaşıydım. Çok dokundu bana bu durum.

Sofya’dan Sırbistan Belgrad’a geçerken bir dağ yolundan ve bir çok tünelden geçilerek gidiliyor. Ancak rakım çok yüksekti ve ben yine sabaha karşı yola çıktığım için günün ilk saatlerini donarak geçirdim. Ancak öyle böyle üşümedim. Belki de hayatımda en çok üşüdüğüm yerdi. Golesh, Sofia, Bulgaristan ama Sırbistan sınırı.

Ve kötü haber. Hayatının seyahatine çık ve darbe olsun! Neyse ortalık durgun o zaman devam edeyim de seyahata ve devlet memurlarının tatilleri iptal edilsin. Darbe üstüne darbe. Acı üstüne acı. Dönemezdim, ben uçakla gelmedim ki, Motorsikletleyim. Rektörlüğü aradım durumu anlattım ama nafile 5 gün içerisinde dönmem gerektiği söylendi çünkü olağanüstü bir durum söz konusuydu. Kıyamet kopuyordu ülkede. Görevden alınanlar, tutuklananlar tam bir Fetö avı ve cadı kazanı. Bu haberi sağda facebookta bu şekilde paylaşmışım. Mecburdum ve dönecektim. Yeni bir plana ihtiyaç vardı ancak 5 günü iyi değerlendirmek mümkünse bir iki günde kendim eklemek istiyordum. Avusturya, Viyana’ya kadar gitmeye karar verdim. Oradan sonra aynı rotadan değil ama Slovenya, Hırvatistan, Saraybosna üzerinden doğrudan dönüş planladım. Böylece farklı ülke coğrafyalarını görmüş olurdum ayrıca saray bosnada Sarajevo’da bir gece konaklardım. Seyahata 5 gün daha normal devam edip 2 fazla günü dönüş yolunda geçirmeyi kararlaştırdım. İlk durak Budapeşteydi.

Sırbistan girişinde ısınmak için ilk petrole zor attım kendimi, kahve aldım o arada bir arkadaş, beşiktaş formalı motoruma bakıyordu.  Suat Balcı kardeşimle Belgrad’a girerken tanıştık. Beşiktaşlı olmak bir ayrıcalık. O da arabasıyla tur yapıyordu.




Belgrad’da en ilginç bulduğum yerlerden biri havaalanı yakınındaki havacılık müzesiydi. Bir diğer ziyaret ettiğim müze Tesla Müzeydi. Aşağıdaki video yanılmıyorsam dünyanın dönme hızını kullanarak dünyanın tüm elektrik ihtiyacını karşılayabilecek bir projenin animasyonu. 


Budapeşte Macaristan’dan sonraki durak Avusturya Viyanaydı. Batıya doğru gittikçe yeşil artıyor, temizlik ve düzen artıyor. Benim deneyimlerim bunlar. Köprüler viyadükler yollar benzer ama yemyeşil ve tertemiz olunca göze daha hoş gözüküyor. Viyanaya yaklaştığımda 22 Temmuz aşağıdaki paylaşımı yapmışım.

20 Temmuzda Budapeşte’ye ulaşmışım. Facebookta “Çok yoruldum. Dümdüz ova çok sıkıldım. Sürüş zevki yok. Budapeste girişte muhteşem bir intiba bırakıyor her yer yüksek katlı taş evler. Kesinlikle tertemiz yollar. Hiç bir çöp, poşet, kutu görmek mümkün değil. Kıskandım.” şeklinde yorum paylaşmışım. Üstte yolculuktan kısa kesitleri birleştirdiğim video var. Tam şehrin merkezinde soldaki bu binada bir pansiyonda kaldım. Eski ama temiz bir yerdi. 


Çok acıkmıştım, dışarı çıktım ve bir Törok Lokantası (Türk) buldum. Adı Karavan’dı. Tanıştık, işletmecisi Türk’tü ve ne istediysem iki katı yemek koydu.

Budapeşte’de nehrin batı yakasında bir tepenin üzerinde bir müzede Picasso sergisi vardı. Picasso’yu ve eselerini tanımak çok guzeldi. aslında sanatı bir ifade biçimi olarak düşünürseniz hepimiz bir sanatçıyıız,  yaşadıklarımızı ve hissettiklerimizi bazen sözle bazen çizimle bazen tavırla ya da bir duruşla ifade ediyoruz. bir nüans varsa kimimiz bunu incelikle kimimiz ise bir öküz kabalığıyla yapıyoruz. Budapeşte’den sonra Viyana da  yine Picasso eserleri gördüm.

Viyanada bir Hint lokantasında yemek söyledim. Beklerken içeriden pisen yemek kokusu bile gözümü yaşartmaya yetmişti.  O anda insan ne yedirecek bunlar bana diye korkmaktan alıkoyamıyor kendini. Burnum gözüm her yanım yanmıştı. 


Ünlü mimar Friedensreich Hundertwasser tarafından dizayn edilen ev, turistik mekanlardan birisi olmuş. Etrafı kafeler, turistik eşya dükkanları dolmuş. İlginç bir mimari, farklı olan her şey ilgimizi çekiyor. İnsan ruhu tek düzeliğe karşı bir direnç yaratsa da tembellik yönümüz bizi tek düze davranmaya itiyor.

Viyana’da çok etkilendiğim yerlerden bir diğeri Museum of Technisches yani teknoloji müzesiydi. O kadar çok ve çeşitli teknolojik ürünün tarihsel sergisi insanı etkiliyor. Aklımda hep bu kültürel birikimi olmayan toplumların yeni  bir teknolojik ürün ortaya çıkarmaları çok ama çok zor olduğu vardı. 


ENTEGRE HOLOGRAFİK GÖRÜNTÜ


Gerçek nesneler ve sanal 3d görüntü birleştirilmiş. Perzon yazan ilaç kutusu, mandallar ve bakır tas gerçek sanal görüntü onlarla kurgulanmış. Gelecek teknolojiler bunu daha çok yapacaklar

Viyana’da ürkütücü mekanlardan biriside Capuchin Kilisesi altındaki imparatorluk mezar odalarıydı. (Imperial Crypt)  Onlarca oda büyüklüğünde döküm metalden aile mezarları ve üzerlerinden heykelleri ve hikayeleri resmedilmiş. Kesinlikle ürkütücü ve ilginçti.



Budapeşteden Viyanaya seyahatim soldaki videoda görülebilir. Trafik inanılmaz. Herkes saygı gösteriyor motorsiklete. Arkasına yanaştığınızda sağa çekilip yol veriyorlar. Biz buna alışık değiliz :)

Viyana’da dünyaya bakışımı genişleten, zenginleştiren, iyiki gelmişim sözünü bin kez hakkıyla söylediğim yer Doğa Tarihi Müzesiydi. Museum of Natural History. O kadar büyük bir müze ki, saatler ve günlerin nasıl geçtiğini anlamak mümkün değil. Her bölümü ayrı değerli. Hayvanlar bölümü, Mineraller bölümü, Bitkiler bölümü, Fosiller bölümü, Meteorlar bölümü vb.  Çeşitlilik inanılmaz. Eğitim Fakültesinde öğretim üyesi olduğumdan mıdır bilinmez, sürekli aklımdan aynı düşünce geçti. Bu müzeyi gezmeden kimse öğretmen olmamalı. 

Buraya büyük harflerle yazıyorum Viyanaya gidip DOĞA TARİHİ MÜZESİNİ gezmeden dönmeyin.

Budapeste sokaklarında iki saatten fazla motorla gezdim, kesitler aldım ve 24 dakikalık bu aşağıdaki video oluştu. İzlemek isteyenler için biraz uzun.

İki önemli sanat sergisi gezdim Viyanada Birisi Monet’den Picassoya resim sergisiydi. Albertina müzeeisnde. Diğeri de Jim Dine sergisi sadece portre çizen bir sanatçı.

BULUT MAKİNASI

Mekanizmasını bilmiyorum ama dikkatli incelerseniz bir bulut türü yada dalgası ortaya çıkıyor

Ve dönüşe geçtim. Viyanadan Sarejevoya kadar neredeyse 700-800 km gittim. Bir gece Sarejevoda yattım ve sabah 5’te tekrar yola çıktım ve 1500km 22 saat, 3 sınır ve eve ulaştım. İnanılmaz mesafe, zaman ve motor. Ancak zaten 2 gün gecikmiş olmanın korkusu ile mecbur hissettim. Sarejevoda sadece bir kaç saat dolaşabildim. Yorgunluktan çok zevk aldığımı söylemek mükün değil. Ama doağpl olarak çok sayıda Türk ve Türk orijinli yurtaş, lokantalar, kahveler, ülkemizi orada yaşamak mümkün.

Bosna’dan sabah 5'te çıktım ve gece 02:30da izmit’e girdim. 22,5 saat. Bosna Sırbistan gümrüğü, Sırbistan Bulgaristan Gümrüğü ve Bulgaristan Türkiye gümrüğü. Özellikle Sırbistan Bulgaristan gümrüğünde sıcak güneşin altında 1,5 saat kuyruk bekledim. Türkiye sınırının Bulgaristan tarafındada kuyruk vardı ama bir motorsiklet önceliği sağladım.

Sabah erken saatlerde bosnadan kolay çıkmak mümkün olmadı navigasyon metrelik yanılma paylarını çok yapıyor, dar sokaklarda çok zorlandım çıkışı bulmakta, oteli bulurken yaşadığım gibi.

Sonra ince bir dağ yolundan cidden çok yoğun ıslak sis (zopur derler bizim bölgede) altında göz gözü görmez dar tek şerit bir yolda ıssız sessiz 3-4 saat seyahat ettim. İlk kez korkar gibi olduğum tek yol burasıydı.

Sonrasında sis kalktı en azından göz görür vaziyette tek şerit olarak 3-4 saat daha yol aldım.

Kameramın hafıza kartı dolduğu için artan yolu kaydedemedim ama kısa molalar dışında hep yolda geçti. Neredeyse Belgrada yakın bir yerden Niş kentine döndüm, oradan Sofyaya, Sofyadan Plovid’e  geldim. Burada biraz daha uzun dinlenmek zorunda kaldım. Yemek yedim.

Sonra Kapıkule ve Türkiye. Edirne’de yatsam mı diye düşündüm ama kendimi iyi hissettim ve sürmeye devam. 11-12 gün sonra kötü de olsa ilk kez çay içme fırsatı buldum. :)

Seyahatin İstanbul giriş ve İzmit arasında tam Ghost Rider olmuştum. Motordan da benden de alevler çıkıyordu. Kesinlikle bu durumda motor kullanılmamalı. Çünkü dikkat azalıyor, refleks yavaşlıyor, kontrol ister istemez düşüyor. Çok riskli. Ama eve bu kadar yakın olunca insan evinde olmak istiyor.

1400km den daha fazla bir mesafe, 23 saat, bir çok gümrük, kuyruk ve hayatımın en uzun yolculuğuydu. Araba ya da otobüsle bile bu kadar uzun seyahat etmedim. Ama eve döndüm ve mutluyum.

Kocaeli Üniversitesi,  Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü 41380  İzmit/Kocaeli/Türkiye

ismetsahin@gmail.com